Atatürk düşmanı teğmenlerin gittiği “medrese” belli oldu: Nurcu Med Zehra… 2018 yılı dikkat çekti

Posted by

Yeniçağ Gazetesi Haber Müdürü Fatih Ergin, bugün kaleme aldığı yazı ile Atatürkçü subaylara kumpas olayında, Atatürk düşmanı teğmenlerin gittiği medresenin hangi cemaate ait olduğunu yazdı.

Fatih Ergin’in yazısı şöyle:

“Tarih neden tekerrürden ibarettir?

Tabii ki tarihten ders alınmadığı için…

Ama Türkiye’de tarih, ders alınmadığı için değil “Kandırıldık” diyenlerin bile bile yaptıklarından dolayı tekerrür ediyor ve edecek…

Dün, ellerinde tuttukları ve nice vatansevere yönelen FETÖ silahının namlusu kendilerine dönünce “Milli orduya kumpasları” itiraf edenlerin bugün FETÖ’nün yerine koydukları diğer cemaat ve tarikatlarla “menzil ortaklığı” bulunuyor.

Onun için ki; sarıklı amiral ihraç edilmeyip emeklilikle ödüllendirilirken Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk’e sahip çıkan teğmenlerin ihracı isteniyor…

Onun için ki; Montrö Bildirisi yayınlayan emekli amirallerle, Atatürkçü teğmenleri “darbeci-cuntacı” olarak gösteriyorlar…

Türk subaylarının camileri bombalayacağı yalanıyla kumpas tezgahlayan zihniyetten farkları yok.

İslamcılar, kendi kadrolarını yaratmak adına Atatürk’ün resminden bile rahatsız olan kurmay adaylarını Harp Okullarına yerleştiriyor.

Yerleştirdiklerinin gerçek yüzü Tuzla Piyade Okulu’ndaki skandalda olduğu gibi deşifre olunca geleceğin kurmayları olacak bu kişilere yönelik tepkileri bertaraf etmek için de “cunta” yaygarası koparıldı…

“Cunta” yaygarasıyla Atatürk düşmanlığının normalleştirilmesi hedeflendi.

Oysa “yakasına takması gereken fotoğrafı” takmayan teğmenler, yansıtıldığı gibi kendi halinde dinini yaşamaya çalışan temiz dindarlar değil.

Kim olduklarını, nerede ders alıp TSK’ya girdiklerini aşağıdaki satırlarda öğrendiğiniz de, “Biz bunları tanıyoruz” diyeceksiniz…

Hatırlayalım; geçtiğimiz günlerde Atatürk fotoğrafı takmayan teğmenle birlikte hareket eden teğmenlerin Kara Harp Okulu yıllarında alt devrelerini Nurculara bağlı bir cemaate çağırdığına dair görüntüler ortaya çıktı.

Bu bilgi sizde kafa karışıklığı yaratmasın. Aldığım bilgi o ki; Atatürk karşıtı teğmenle birlikte hareket eden teğmenler aynı cemaatten.

O cemaat, Nurcuların Med-Zehracılar kolu.

Med Zehra Vakfı adıyla faaliyet gösteriyorlar. Merkezi Ümraniye’de.

“Medrese” dedikleri Ümraniye’deki binalarında yatılı olarak kalan çocuklar, gençler var. Yatılı kalanların dışında da “ders” almaya gelen gençler var.

Ağlarına düşürdükleri gençlere “ders” adı altında Risale-i Nur okutuyorlar.

Binanın sınıf ortamına dönüştürülmüş en üst katında yine “ders” adı altında, Atatürk ve Cumhuriyete karşı beyin yıkama seansları yapılıyor.

Atatürk hakkında iftiralarla gençlerin ve çocukların akıllarını bulandırılıyor.

Cumhuriyetin yanlış olduğunu ve ülkenin şeriatla yönetilmesi gerektiğini zihinlere işliyorlar.

Bu propagandaya maruz kalan çocuklar ve gençler, düşünmeyi bir kenara bırakarak, sadece beyin yıkama seanslarında kendilerine söylenenlere inanmaya başlıyorlar.

Derslerin işlendiği yer sadece Ümraniye’deki bina değil, ev tarzı yerlerinde de aynı faaliyetler gerçekleşiyor.

O teğmenler de Harp Okulu yıllarında Ümraniye’de medrese denilen binaya gidip ders alıyorlar.

Teğmenlere Harp Okulu yıllarında kanca takıyorlar ve sonra karşımıza 10 Kasım’da Atatürk fotoğrafı takmayan, kendisine tepki gösteren silah arkadaşlarına Atatürk’e “put” diyerek cevap veren teğmenler çıkıyor…

“Biz bunları tanıyoruz” diyeceksiniz diye boşuna demedim. Burada resmen “davaları” için hainler yetiştiriliyor.

Peki Nurcuların bir kolu olmaktan öte, kim bu Med-Zehracılar?

Sıddık Şeyhanzade ve İzzeddin Yıldırım’ın başını çektiği Kürt kökenli bir grup Nurcu, Yeni Asya Grubunun Risale-i Nurlarda “tahrifat” yaptığını, Said-i Nursi’nin Kürt kimliği ve Kürtlerle ilgili söylediklerinin sansürlendiğini iddia ederek, ana akım nurculuktan ayrılıp Med-Zehra Vakfını kurarlar.

2017’de hayatını kaybeden Sıddık Şeyhanzade, on yıl FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’le birlikte çalışmış bir isim.

Şeyhanzade ve Yıldırım’ın “abilik” ettiği grup “tahrifatsız” risaleleri yayınlamaya başlarlar.

Aynı zaman da bu grubun amacı, Said-i Nursi’nin vasiyeti olan, Van’da El Ezher’e denk bir üniversitenin kurulmasını gerçekleştirmektir.

Said-i Nursi’nin “Medresetül Zehra” adını verdiği bu üniversitenin kurulmasını gerçekleştirmek için çalışmalarını Med-Zehra Vakfının bünyesinde yürütürler.

Bu sebeple kamuoyunda “Med- Zehracılar” olarak biliniyorlar.

Med-Zehra grubu, Risale-i Nur Külliyatı’nı basmaya yetkili birkaç Nurcu akımdan biri.

1993 yılında, Fatih’te kurulan Yeni Zemin dergisinin sahibi Osman Tunç da, Zehra Vakfı’nın yöneticilerinden biriydi.

Yeni Zemin’in Genel Yayın Yönetmeni ise, AKP’li Mehmet Metiner’di. Yeni Zemin’in yayın kurulunda ise Altan Tan, Abdurrrahman Dilipak, Ali Bulaç gibi isimlerden oluşuyordu…

Yeni Zemin dergisinin teknik müdürü ise AKP’li Yalçın Akdoğan’dı!

Akdoğan bir müddet sonra derginin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı oldu. Yeni Zemin’de “Genelkurmay nasıl sivilleşir” gibi dosyalar kapak konusu yapılıyordu.

Yalçın Akdoğan’ın da Çözüm Süreci’nin mimarlarından biri olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım…

Zaten Med-Zehra grubu da Kürt-İslamcı bir grup ve cemaatin abisi Sıddık Şeyhanzade çözüm sürecine açık destek vermişti…

Sizin anlayacağınız gerçekten de ordu içerisinde bir cunta, hatta cuntalar var.

Kim mi onlar?

Atatürk’ün ordusunda Atatürk’e sahip çıkanlarla, Atatürk’ten rahatsız olanlara Milli Savunma Bakanı “eşit mesafede olduğunu” ve olaya karışan “herkesin” görevinden uzaklaştırıldığını ilan ediyorsa, Atatürk düşmanı olmak ile Atatürk düşmanlarını uyarmak, aynı muameleye layık bulunuyorsa, Türk Ordusu’nda “sarıklılar cuntası” etkin demektir.

Oysa Atatürk düşmanı biri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin doğal düşmanıdır!

Atatürk fotoğrafını takmayı reddeden sözde teğmeni orduda tutmak düşmanı içinde barındırmaktır! Hangi ordu içinde bile bile düşman barındırır?

Bir zamanlar, “Çözüm Süreci ile dağa çıkışlar daha nitelikli hale geldi’ diyen iktidar, bugün ise ‘Dağa çıkışı önlüyor’ bahanesi ile Türk istikbalinin evlatlarını gericiliğin karanlık ini olan tarikat ve cemaatlere teslim ederken, o gerici yapılarla milli ordu da ümmet ordusuna dönüştürülüyor…”

2018 YILI MÜLAKAT KOMİSYONU

Gazeteci Aytunç Erkin ise yazısında 2018 yılına dikkat çekerek mülakat komisyonundakilerin incelenmesi gerektiğini ifade etti.

Erkin’in yazısı şöyle:

“Yapılacak soruşturmada Atatürk’e saygısızlık yapan subayların;

2018 yılında Harp Okulu’na girişlerinde mülakat komisyonunda kimlerin görev aldığı ve komisyon üyelerinin haklarında yaptıkları değerlendirmenin…

Okula girerken haklarında yapılan güvenlik soruşturmalarının…

Harp Okulu eğitimleri süresince sıralı amirlerinin değerlendirmelerinin incelenmesini talep ediyoruz.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu’nun, Tuzla Piyade Okulu’nda yaşanan “Atatürk fotoğrafı” arbedesi ve “cemaatçi” teğmen olayıyla ilgili bu talebi dün Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) açıklamasıyla daha da önem kazandı! Neden mi?

Önce MSB kaynakları tarafından yapılan açıklamaya bakalım:

“Bahse konu olayda; milli anma ve kutlama günleri, tören ve bayramlarda ilgili mevzuat çerçevesinde günün anlam ve önemine uygun şekilde davranmamak, Atatürk’ün aziz hatırasına saygısızlık içeren söz ve davranışlar, diğer personeli hedef göstermek suretiyle kişileri suç işlemeye teşvik etmek, ağır hakaret ve tehdit gibi hususlar tespit edilmiştir.

“… (Sosyal medyada TSK içerisinde tarikat yapılanmaları olduğu iddiaları için Bakanlık kaynakları) Türk Silahlı Kuvvetleri tüm faaliyetlerini anayasa ve yürürlükteki mevzuat çerçevesinde yürütmektedir. Anayasa ve mevzuata aykırı eylem tespit edilirse tavizsiz ve anında işlem yapılmaktadır.”

Açıklamadan anlıyoruz ki; idari süreç tamamlanmış. Şimdi bakanlığın dediği gibi “Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) tarafından; gerekli inceleme/araştırmanın tamamlanmasını müteakip en doğru ve objektif karar verilecek ve Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi kamuoyu ile paylaşılacaktır”. Bu süreçte beklenen Yankı Bağcıoğlu’nun da talep ettiği gibi “Harp Okulu eğitimleri süresince sıralı amirlerinin değerlendirmelerinin incelenmesi” çok önemli. Çünkü… Mesele; sıralı amirlerinden değil de “cemaat abilerinden” emir alma ihtimali olan genç subaylardan bahsediyoruz.

Hatırlayın… Meclis 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’na ifade veren isimlerden birisi de eski MİT Müsteşarı Emre Taner’di. Taner şu cümleleri kurmuştu: “Benim çalıştığım dönemde (2005-2010) MİT’e FETÖ’nün sızması sıfıra yakındır. İstemezseniz almazsınız. İyi incelersiniz almazsınız. Ondan sonrasını bilemem. Daha sonraki yönetim cevaplayacaktır. Şimdi, ‘70-80 kişi MİT’ten FETÖ bağlantılı diye ayrıldı’ dendiği zaman dahi yadırgamamak mümkün değildir. Geçmiş döneme ait değildir. Belki 2, 3, 5 kişi olabilir. Ona bir itirazımız yok. Ama son dönemde bu girmelerin daha rahat ve net olduğuna dair bir izlenim vardır. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. MİT, devlet kurumları içerisinde FETÖ anlamında ve diğer yıkıcı örgütler anlamında en temiz kalmış örgüttür.”

Burada nasıl bir “inceleme” olduğu ve sonucu önemli.”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir